25 Haziran 2014 Çarşamba

Kötülük eden kötülük bulur!

Zamanın birinde bereketli toprakları ile meşhur bir krallık varmış. Bu krallığı yöneten kral ailesiyle kocaman bir sarayda yaşarmış. Kralın bir karısı ve tamı tamına dört tane de bıçkın gibi oğlu varmış.


Gel zaman git zaman kral yaşlanmış. Kendisi öldükten sonra oğulları arasında taht kavgası çıkabilir diye ülkeyi dört eyalete ayırıp her bir eyalete bir oğlunu vali olarak atamaya karar vermiş. Bu kararı alır almaz aynı akşam oğullarını yanına çağırmış ve düşüncesini onlara anlatmış.

-  "Oğullarım görüyorsunuz ya ben artık yaşlandım. Bir ayağım çukurda, ölümün nefesini ensemde hisseder oldum. Gözüm arkada kalmasın diye birkaç karar aldım, şimdi sizlerle onları paylaşacağım. Bilemiyorum belki şimdi söyleyeceklerim bazılarınızı memnun edecek, belki bazılarınızı etmeyecektir. İyice kulak verin bana! Ben öldükten sonra iktidar arzusuyla birbirinize düşman olmayın diye ülkeyi dört ayrı eyalete bölmeye karar verdim. Bu dört eyaletin her birine sizlerden biriniz vali olarak atanacaksınız. Her beş yılda bir eyaletlerden birinin valisi kral olacak, o eyalette başkent…  Kimin kral olup nerenin başkent olacağına siz her beş yılda bir toplanıp karar vereceksiniz."

Kardeşlerin hepside bu tarz bir yönetim biçiminin taht kavgası yapmaktan daha iyi olacağına karar düşünmüş ve babalarına hak vermişler.

Yıllar yılları kovalamış kral iyice yaşlanmış. Karısı vefat etmiş. Kardeşler eskisinden daha iyi anlaşır olmuşlar. Yalnız tahta geçebilmek için babalarının ölmesini bekliyorlarmış. Her ne kadar evlat olsa da iktidar insanoğlunun gözünü kör edebiliyor işte. İş o ya yaşlı kralda da ne bir hastalık ne de bir düşkünlük varmış. Oğullar bekliyor beklemesine ama ihtiyar kralın ölmeye hiç mi hiç niyeti yokmuş. Babalarına durumu belli etmiyorlarmış ama kral olma tutkusu içlerini kemiriyormuş.

Bir gün kardeşlerin en büyüğü diğerlerini sarayın ücra köşesindeki bir odada toplamış. İçlerinden geçirdikleri bütün kötülükleri dökmüşler ortaya. Babalarının ölümünü hızlandırıp tahtı ele geçirmenin mantıklı olacağına karar vermişler.

Birkaç gün sonra kurdukları tezgâhı uygulamaya başlamışlar. Babalarına komşu krallıkta verilen bir akşam yemeğine davet edildiğine dair yalan söylemişler. Komşu krallıkla bizimkilerin sarayı arasında bulunan yol üzerinde dev bir uçurum varmış. Bu uçurumu geçmenin tek yolu da üzerindeki asma köprüyü kullanmakmış. Bizim hilekâr evlatlar daha kral oraya birkaç adam göndermişler. Plana göre tam kral geçerken asma köprünün sonundaki çalılıklara saklanan adamlar çıkıp köprünün iplerini kesecekmiş.

Yol hazırlıklarını tamamlayan kral ve oğulları yanlarına birkaç asker de alarak binmişler atlarına. Az gitmişler, uz gitmişler, dere tepe düz gitmişler ve sonunda uçurumun kenarına varmışlar. Kendi canlarını tehlikeye atmak istemeyen oğullar babalarına vermişler geçiş önceliğini. Kral bir iki adım atınca atıyla, fırlamış saklanan sahtekârlar yerlerinden ve koyulmuşlar köprünün iplerini kesmeye. Kral durumu fark edince atına bir kamçı vurmuş ve iki üç sıçrayışta binmiş adamların boynuna. Biri kaçmış ama birini fena benzetmiş kral. Oğullar planın tutmadığını anlayınca durumu bozuntuya vermeden babalarının yanına koşmak için hamle yapmışlar. Ancak adamların kesmeye çalışıp hırpaladıkları köprü halatları dayanmamış dört oğlana ve atlara… Bir anda kopuvermiş halatlar ve hepsi uçurumdan aşağı düşmüş. Babalarını öldürmeye çalışırken kendi canlarından olmuş dördü de. Kendi kazdıkları kuyuya düşmüş bizim dört aç gözlü, güç meraklısı oğul. Eee hakta etmediler desek yalan olur. Ne demişler kötülük eden kötülük bulur. Bizimkilerde buldular kendi kötülüklerini.

Kral ilk başlarda çok üzülse de oğullarının öldüğüne, kaçan diğer sahtekârı yakalatınca öğrenmiş bütün gerçekleri. Oğullarının ihanetini yıllarca içine atan kral ülkesini ölene kadar huzur içinde yönetmiş. Derler ki ölüm döşeğinde iken krallığı yeğenine bırakmış ve şu nasihatte bulunmuş.

-    "Krallığı senden sonra hak etmeyecek birine sakın bırakma. Bırakacağın kişi önce yöneteceği insanlara örnek olmalı. İyi huylu, sabırlı ve asla başkasının malında ve ülkesinde gözü olmayan biri olmalı. Ben sana barışı miras olarak bırakıyorum. Sende ona bunu miras eyle."


Böyle dedikten sonra huzur içinde ölmüş. Krallık ondan sonra yüzyıllarca huzur ve barış içerisinde yaşamış. 

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Ayinesi İştir, Kişinin Lafa Bakılmaz

Vaktiyle zengin mi zengin bir ağanın çiftliğinde onlarca çeşit hayvan yaşarmış. Ahırında inekler, koyunlar, atlar ve kümesinde tavuklar, kazlar, ördekler sürüsüyle varmış. Gelgelelim bu çiftlikte ağanın hiç sevmediği küçük hayvancıklarda yaşarmış. Fareler! Ağa bu farelerden o kadar nefret edermiş ki sırf onları öldürmeleri için onlarca kedi almış.


Bu küçük yaramazlar kışın soğuğunda donmamak için ahırın yanında ki samanlığa, kuytu bir köşeye yuva yapmışlar. Buraya yuva yapmalarının onlar için bir faydası daha vardır. O da türlü türlü yiyeceğin içerisinde bulunduğu ambara yakın olmalarıdır. Ancak karınlarını doyurabilmek için her seferinde canlarını tehlikeye atmak zorundadırlar. Zira ahır ile ambar arasında nöbet tutan asker edasında dolaşan kediler ve ambar içerisinde onları cezp edecek ürünlerin kullanılarak yapıldığı fare tuzakları vardır. Ancak fareler bu işte o kadar uzmanlaşırlar ki her seferinde onları bin bir türlü oyunla atlatmayı başarırlar.



Gel zaman git zaman ağa tüm kedilere rağmen farelerin onun ürünlerinden araklamaya devam ettiklerini fark eder. Bu duruma çok sinirlenen ağa bütün kedileri çiftliğin meydanına toplar. Ve onlara bir hafta içerisinde kendisine bir fare yakalayarak gelmeyen tüm kedilerin çiftlikten kovulacağını söyler. Kışın soğuğunda sıcacık yuvalarından olmak istemeyen kedileri büyük bir telaş alır. Aralarında planlar yapmaya başlarlar. Kurdukları planları tek tek denerler ama nafile. Zira fareler çok kurnazdır ve hiçbir oyuna gelmezler.

Günler günleri kovalar ve bir haftalık süre su gibi akıp gider. Ertesi sabah ağa fare yakalayamayan tüm kedileri çiftlikten kovacaktır. Bu işten ümidi kesen kediler çantalarını toplamaya başlarlar. Ancak içlerinden kurnaz biri henüz her şeyin bitmediğini düşünmektedir. Ve aklına müthiş bir fikir gelir. Farelerin yuvasının önüne gider ve içeriye seslenir:

-Sevgili fare kardeşlerim! Durumumuzu biliyorsunuz, başarısız olduğumuz için yarın ağamız bizi çiftlikten kovacak. Açıkçası artık pekte umursamıyoruz. İşin bu noktalara varacağını hiçbir zaman düşünmediğim için çoğu zaman sizin ürünlerden çalmanıza göz yummuştum. Ama görüyorsunuz ya işte kader. Bu sevgili dostunuz yarın çiftliğe veda edecek. O yüzden siz kardeşlerimle vedalaşmaya ve son bir kez kucaklaşmaya geldim.

Kurnaz kedi bu konuşmayı yaparken fareler yuvanın içinde acaba doğru mu söylüyor diye tartışmaktadırlar. İçlerinden ihtiyar bir fare:

-Kimse bu sinsi kedileri benden iyi tanıyamaz, kesinlikle bizi kandırmaya çalışıyor.

Daha genç bir fare:

-Doğru söylüyor olabilir! Geçen arakladığım ekmek kırıntılarını yuvaya getirirken beni gördü kılı bile kıpırdamadı.

İhtiyar fare:

-Uyukluyordu da o yüzden görmedi seni.

Genç fare:

-Hiç zannetmiyorum. Ben konuşmasını çok samimi buldum. Hem bir elveda demekte ne var!

Diğer fareler genç fareyi ikna etmeye çalışsalar da fayda etmez. Ve deneyimsiz zavallı atar kendini yuvanın dışına. Elveda sevgili kardeşim demeyi beklerken kedinin pençeleri biner farenin boynuna. Kedi kaptığı gibi bizim ufaklığı koşturur ağanın yanına. Ertesi sabah ağa diğer bütün kedileri kovar çiftlikten. Geride sadece kurnaz kedi kalmıştır. Böbürlenerek bakar giden arkadaşlarının arkasından.

Yuvada ise tam bir yas havası vardır. Çok üzgündür fareler. Ancak ihtiyar fare bütün bu olanların kendileri için iyi bir ders olduğunu düşünmektedir. Ve tüm fareleri etrafına toplayıp bir konuşma yapar:

-Sevgili fare dostlarım! Bugün çok üzgünüz, yaslıyız. Genç bir arkadaşımızı kurnaz bir kedinin oyunuyla kaybettik. Ancak bu olaydan bir ders çıkarılması gerekir. Ayinesi iştir, kişinin lafa bakılmaz. Yani tüm yaptıkları ortada iken bir anda yaptıklarının aksini iddia edenlere inanmayın. İnanmayın ki yarın başka kayıplarda vermeyelim. Her gün bizleri ele geçirmek için kovalayan bir kedi bir anda dostumuz olduğunu söyleyip yakınlaşmak istiyorsa belli ki bu düpedüz bir yalandır.



Fareler bu olaydan iyi bir ders çıkarmışlardır. Ve bir daha asla eylemleriyle sözleri tutarsız olan kişilere kanmayacaklarına dair kendi kendilerine söz verirler. Hem de bir daha kediye de yakalanmazlar. Mutlu, mesut ve de karınları tok yaşar giderler.